Bunu okuyorsunuz:
No Land Geri Dönüyor! | Röportaj: #20

No Land Geri Dönüyor! | Röportaj: #20

no-land_altmuzik_com

Biraz geçmişten bahsedelim. Nasıl kuruldu grup ? 

Hazal : Türkiye’de bir İngilizce kursunda tanışıyorlar. Tanıştıktan sonra beraber müzik yapma arzusu doğuyor. Müzikal anlamda iyi anlaştıklarını fark ediyorlar. Ve No Land bu şekilde kurulmuş oluyor. Kamil, Sahand ve Akif’le başlıyor yani. Bu tanışıklığa daha sonra Çağatay Can ve ben dahil oluyoruz. Ben gruba girmeden önce ekip zaten Üzüme bax isimli bir single çıkarmıştı. 

 

İsim nasıl çıktı ortaya? 

Çağatay: İsim babası Sahand. Kamil evden çıkmak üzereyken Sahand diyor ki ‘’Buldum! No Land olsun.’’ Zaten herkes başka milletlerden. Ya da hepimiz kendini ait hissetmeme duygusu yaşıyoruz. Hiçbir yere ait hissetmiyoruz ve o isim kelimenin tam anlamıyla bunu karşıladı.

 

 

Nasıl yazılıyordu şarkılar ? 

Hazal: Bazıları Kamil’in eskiden yazmış olduğu parçalarıydı. Tekrar aranje ettik biz.

Çağatay : Yüzerdik , Düşünme kaybolursun, Dinozor

Hazal: Üzüme bax, payız.

Kamil: Bunların birçoğu birinci albümün yüzde yetmişi şair arkadaşımız Vugar Hasani’ye ait. Provalara gelip, müziğimizi dinleyip, onu en iyi tanımlayan sözleri yazdı. 

Çağatay: Vugar’ ın bir tane hasta pasta diye youtube kanalı var. Çocuk şarkıları ve çizgi film senaryosu yazıyor ama şair yani aynı zamanda.

Hazal: Kalemi güçlü bir şair arkadaşımız.

 

Herkesin diline pelesenk olan Düşünme Kaybolursun şarkısı nasıl bir ruh halinin eseri ?

Kamil: Gece oluşan bir şarkıydı. Sağlıklı ve sağlıksız düşünmenin arasındaki farkındalıkla yazıldı.

 

Grup arkadaşları ne kadar yakındı ?

Çağatay: İlk şarkıda yeni tanışmıştık ve uzun provalar yaptık. Hep o ilk şarkıyı çalıyorduk. 30 kere buluştuk belki de ve ilk şarkı üzerinden bir arkadaşlık geliştirdik. Daha sonra o arkadaşlığımız sarpa sardı yani . İyice böyle birbirimize yakınlaştık 

Hazal: Girift bir yapı oluşmuştu. Herkes birbirinin tamamlayıcısı; hem tezi hem de antitezi haline gelmişti.

Çağatay: Tartışmalar da yaşandı. Büyük sevgiler de yaşandı.

Hazal: Hala da bu şekilde sürüyor.

Kamil: Büyük çatışmalar yok artık. (gülüyor)

Çağatay: Grup terapistimiz var. Metalica’nınki ile anlaştık. (gülüyor)

 





 

No Land bir anda en çok duymaya başladığımız alternatif gruplardandı. Herkes çok merak ediyor ne oldu, neler oldu? O kadar başarılı bir grup neden dağıldı? Bir trip miydi yoksa düşünülmüş bi şey miydi ? 

Hazal: Birbiriyile bu kadar çok vakit geçiren aileler bile ciddi sorunlar yaşayabilir. Bir dönem haftada iki sefer buluşup günde dört saat prova alıyorduk. Ondan öncesinde, haftanın 3-4 günü kim kimle ne kadar buluşabiliyorsa diye bir yöntem izliyorduk. Dolayısıyla biz de birbirimizle olan ilişkimize ara veremediğimiz için acaba müziğimiz bitme noktasına mı geldi diye düşündük. Bir süre ara verdik. Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz çünkü hala yolumuzun bitmediğini düşünüyoruz 

 

Nasıl bir hisle ‘’ hadi bir daha! ‘’ dediniz?  Heyecanlı mısınız ?

Çağatay: Grup dağıldığında aranjesini yaptığımız, prova ettiğimiz, bir sürü şarkı havada kalmıştı . Biz Sahand’le oturup çalışmaya başladık. Başka şeyler de üretmeye başladık. Ama o şarkıları konserlerde de çalıyorduk ve kaydedilmesi gerekiyordu ve bu işin tamamlanması gerekiyordu. Biz de hem dinleyiciye karşı hem de kendimize karşı bir sorumluluk hissettik. Egoları, tartışmaları bir kenara bıraktık. Herkes ilk başta kendini sonra da birbirini bağışladı. Tekrar pozitif bir enerjiyle albümü kaydetmeye giriştik . Sonucunu da aldık. Şu an iyi gidiyor. Albüm boşanmış bir çiftin çocukları gibiydi.

Hazal: Bitmemiş ama ama hali hazırda bekleyen bir sürü parça var . Biz de onları duyurmak istiyoruz. 

 

Yeni albüm! Pusulası Kaybolmuş

Hazal: Yeni çocuk:)

Çağatay: Biz piyasada çok bağlantıları olan, sektöre oynayan, orda burda olan tipler değiliz. Kendi kendimizeyiz.

Hazal: Hepimiz de seçici insanlarız.

Çağatay: Belli sınırlarımız var ideolojik olarak. Sponsorluklara karşıyız ve siyasi oluşumlarla ilgili şeylerde müziksel olarak yokuz. Biz tamamen kendi  müziğimizi insanlar için; her sınıftan, her türlü insan için yapmaya çalışıyoruz.

Kamil: Bunu yapmak bile bir dayanışmadır bence.

Çağatay: Politik düşüncelerimizi gruba yansıtmıyoruz. Evrensel sorunlar politik olmak zorunda değil. Bir sorun politik olduğu için önemli değildir. Bir insanın bireysel olarak bir yerden bir yere göçü de bir sorundur. Mesela Yolcu şarkısı bunu anlatıyor. 

Hazal: Aslında hepimizin en büyük derdi hayatta kalmakla ilgili . Grupta da bu dert üzerine yoğunlaşıyoruz. Dünyadaki herkesin ortak derdi bu çünkü . 

Çağatay: Ölmek çok moda çünkü. Ölüyoruz. 

 

Yeni bebek ! 

Hazal: Yeni çocuklarımız, albüm!

 

Nasıl bir sound hayal ettiniz ,nasıl oldu ?   

Çağatay: Daha büyük bir sound hayal ettik. Birinci albüm  bazı açılardan hatalı dövme gibiydi. 

 Kamil: Hapishane dövmesi.  

(Gülüşmeler, betimlemer)

Çağatay: Fikirler güzeldi. Bir çok açıdan mutlu ve mutsuz ediyordu . Bu albümde daha çok düşünerek hareket ettik. Gene de göremediğimiz kör kalmış noktalar olduğunu hissediyoruz. O yüzden süreç gittikçe uzuyor. Birinci albüm teknik ve parasal imkansızlıklardan dolayı çok uzun sürede kaydedilmişti. Şimdi imkan ve para sınırını aştık. Tamamen güzel olsun iyi olsun derdindeyiz. 

Kamil: Aslında bu hızlı bir süreç değil. Bir albüm için normal bir süreç

Çağatay: Biz de yeni öğreniyoruz. 

Kamil: Çünkü 7 enstrümanın istediğimiz dream&ambient havayı çıkarması çok zor ve sürece ihtiyaç duyuyor. 7 kişiyiz. Revizeler var .

Çağatay: Ruh halleri var.

Kamil: Ruh halleri aşılması gereken bir durum ama o da tabii hemen aşılabilen bir şey değil.Özellikle vokali etkiliyor. Kadıköyden istiklale gidene kadar özellikle o kalabalıkların arasından geçip İstiklal Caddesi’ni aşıp stüdyoya girince ‘’dınnn’’ diye bir ses geliyor. Onun geçmesini beklemek ve kayda girmek….

Ama albümün sonuna geldik. Bitmek üzere. Neredeyse istediğimiz gibi çıkacak inşallah 

 

Yine depresyona girecek miyiz? 

Çağatay : Evet

Hazal: Kesinlikle

Kamil: Ritmik bir depresyona gireceğiz.

Hazal: Ama ilk albümdeki gibi çok koyu bir depresyon yok. İlk albümden daha depresif bir kaç parça var. No landın dünyaya bakış açısını daha iyi anlatan bir albüm olacak bu. 

Çağatay: Daha metaforik. Mesela birinci albümde direk anlattığın şeyleri burada daha dolaylı şiirsel anlatmaya çalıştık. Albümün kaydını yapan Ertuğrul Güdül’ün benim sevdiğim o punch soundu var. Bize de biraz punch lazımdı. O soundla biraz daha büyüdük. Bu farkı çok net görebiliyoruz. 

 

Elektronik soundlar var mı? Bu soundlarla kim ilgileniyor? 

Çağatay: Ben istiyorum. Örneğin elektronik bas kullanmak istiyorum Ama bütün şarkılar bittikten sonra bakmayı düşünüyoruz. 

 





 

Orkestrasyon yazılmıyor mu ? 

Hazal: Yazılıyor. Hep beraber yapıyoruz onu. 

Çağatay: Herkes yerini ve yapması gerekeni biliyormuş gibi. Zaten bizi grup yapan şey bu parçaların iyi oturması. Yani bir çok insan bir araya geldiğinde bir gürültü yaratıyorlar. Biz de o gürültüyü yaratmamak için profesyonel bir özen gösteriyoruz. 

Kamil: Olaylar bizde çok hızlı gelişiyor. Çok şanslıyız ki bir araya geldiğimizde iki üç dk da bir şarkı oluşturabiliyoruz. 

Hazal: Tıraşlanması tabii ki zaman alıyor ama..

Çağatay: Grup olmanın ayrıcalığını yaşıyoruz. Çevremizdeki müzisyenler ‘’Siz gerçek bir grupsunuz, çok hızlı oluşuyor’’. diyor. Kendi klişelerimiz de oluştu ister istemez ama biz ondan da rahatsızız. Bir sonraki denemelerimizde daha farklı şeyler olacak. 

Kamil: Tabi bu albüm birinci albümden de farklı aslında. Gözü kapalı dinlediğinde ‘’aa evet lan bu No Land’’  demeyebilirsin. Farklı bir sound çıktı.

Hazal: Elektronik mevzusu sonraki singlelarımızda kesin ortaya çıkacak. Bu biraz da kişisel imkanlara bağlı. Şu an için adımız Hıdır elimizden gelen budur gibi bi durum var . İmkanlarımız arttığı takdirde kafamızda belli soundlar var. 

Kamil: Albümde ne çalıyorsak sahnede de aynısını çalabilmek asıl amacımız . 

 

Kaç günde bitti kayıtlar ?

Hazal: Gün mü ? Ay, yıl ! 🙂 

Çağatay: Provalar aylar sürdü. Davullar 3 -4 günde bitti. Baslar gitarlar da çabucak bitti. Ama vokal biraz uzadı. 3 ay falan oldu. Revizeler kaldı ve biz 2019’u beklemeye karar verdik albüm için. 2019 gelir gelmez albüm de gelecek.

 

Kayıt sürecini biraz anlatır mısınız ? Nasıl organize edildi?

Çağatay: Şarkılar bir noktada hazırdı ama son resmi çizmek için benim evimin alt katında büyük aletlerle küçücük bir odada prova almaya başladık ve o apartman dairesinde yaptık bu provaları. Şikayet de gelmedi. Davul falan da çalındı yani. Orada tüm şarkıları hazırladık. Kayıtta da bir şeyler tabii ki revize oldu . 

Kamil: Can Güngör’le Nilipek.’in  stüdyosunda son provaları aldık ve pilotlardan sonra davula girdik. Her şey sırayla gidiyor. Birinci albümün bize kazandırdığı şey bu oldu bizim için. 

Çağatay: Bütçe olarak da Spotify dinleyicisinin bize kazandırdığı paralarla  bu şeyleri kaydettik . 

Hazal : Evet hepsine teşekkür ediyoruz. Onlar olmasaydı çok daha zaman alırdı . 

Kamil: Dinleyiciler sayesinde organik olarak yürüdük. 

Çağatay: Senin hakkını sana iade eden tek kuruluş bizce. O yüzden meslek birlikleri birbirine girdiler sanrım . CD baby, TuneCore gibi aracılar müzisyenleri bağımsız kıldı çünkü.

Kamil: Prodüksiyon şirketleri hiçbir işe yaramıyor. Hatta daha yeni çağırdılar bizi. ‘’Gelin albümü bizden çıkarın ama biz ne klip çekiyoruz ne kayıt yapıyoruz. Paranın yarısına ortağız. Size pr yapacağız’’ diye. Halbuki biz pr’a  ihtiyaç duymuyoruz. Daha organik gitmesi taraftarıyız çünkü biz böyle geldik buraya kadar. İnanarak parçaları yaptık . Dİnleyicinin gönlüyle birleştiğini gördük.

Hazal: Bir de şimdi değişen dünya sisteminde sosyal medya o kadar gelişmiş bir vaziyette ki.. Örneğin sen bir şey dinliyorsun ve arkadaşına dinletiyorsun. Bir yapım şirketinin sana yapabileceği pr hali hazırda olan dinleyicinin yüzde beşi kadar dinleyici kazandıracaktır. Biz de haliyle bizi gönülden seven, gerçekten kendinden bir şeyler bulan insanların organik olarak bize  bağlanmasını tercih ediyoruz.

Kamil: Yani üretime daha çok değer verilmesi lazım müzisyenin tanınması için. Eskiden last fm e girer saatlerce dinlerdik lben oradan çok grup tanıdım 

 

Yayınlanmamış kaç şarkı var? 

Bir single hazır. Başka şeylere de yöneleceğiz.  Alternatif şeyler ve daha elektronik soundlar denemek istiyoruz. 

 

Düzenli bir grup musunuz ?

Düzenli süreçlerimiz çok oldu. Özellikle yeni albüm parçaları oluşurken. Ama grup dağıldıktan sonra pek bir prova yapmadık. Ama bizi bugüne getiren şey saygılı ve disiplinli çalışmaydı. Umarım albüm sonrası o düzen kaldığı yerden devam eder. En sevdiğimiz şey bir araya gelip prova yapmak . 

 

Nerede oturuyorsunuz ? Buluşmak zor olmuyor mu ? 

Herkes bir yerlerde. İstememiz yeterli 

 





 

Rakı masaları oluyor mu bazen? Neler yapıyorsunuz ? 

Hazal: Bir dönem oluyordu ama şu an zaten albümle uğraştığımız için eğlenceden çok iş konuşuyoruz uzun bi süredir. Tabii ki albüm çıkınca bir kutlama yapacağız. 

Çağatay: Grubun dağılmasıyla biraz uzaklaşıldı aslında. Şimdi tekrar o bağ kuruluyor. Bizi birleştirecek olan şey de müzik galiba. Birbirimizi çok fazla görmüyoruz bile 

Kamil: Bir kemik kırıldığı zaman kaynıyor ya zamanla. Ve kaynadıktan sonra bir öncekinden daha da möhkemleşiyor(Möhkem kelimesi üzerine tartışmalar, gülüşmeler). Biraz öyle oldu sanırım.

 

Ne kadar özgürsünüz? Kendinizi herhangi bir kategoriye sokuyor musunuz? Yani ‘’bir gün pop parça yapmayacağımız ne malum’’ diye bir söyleminiz var mı ?

Hazal: Biz sevdiğimiz şeyi yapıyoruz. Bir kısıtlama koymuyoruz ve bundan sonra da koymayacağız. 

Çağatay: Müzisyen olarak pop müziğe karşıtlığımız yok. Poplaşmayız tabii ki ama bunu tınlatabiliriz . O istememize bağlı . 

Hazal: İlk albümle ikinci albüm arasında fark olduğu gibi single ile üçüncü arasında da fark olacak. Üçüncü ile beşinci arasında da belki dağlar kadar fark olacak.  Değişen teknoloji ve dinlediğin unsurlarla beraber gelişecek. Ama popülerleşme adına ekstra bir çabamız olacağını düşünmüyoruz. 

Konserlerde daha çok kendinizle mi yoksa dinleyiciyle misiniz? Ne kadar etkiliyorlar sizi? 

Aramızdaki iletişimi dinleyiciyle paylaşınca onlardan bunun bize ayna gibi yansıyarak geri dönüşünü görmek ‘’istediğimizi yaptık’’ duygusu uyandırıyor. Sahnedeki performansın yarısından çoğu dinleyiciye aittir çünkü dinleyiciyle bir bütün oluşturuyorsun. 

 

Sessiz dinleyici mi ? Dans eden dinleyici mi ? 

Sessiz dans eden dinleyici. 

 

Dost grup olarak benimsediğiniz grup&sanatçı var mı? 

Kamil: Var tabiiki de. Peyk, Can Kazaz, Nilipek.

Hazal: Pilli bebek benim diğer grubum. Arada onlarla da çalıyorum. Kalben, Selin Sümbültepe, Rewşan Çeliker.

Çağatay: Can Güngör, İlkay Akkaya. Onunla da yeni tanıştık. O da çok tatlı. 

 





 

 Hala esas aldığınız şey dünyaya açılmak mı? Bu nasıl mümkün olacak bu şartlarda. Müzik ülkemizde kimi zaman fazlalık olarak görülürken müziğinizi nasıl ihraç etmeyi düşünüyorsunuz? 

Hazal: Yapmak istediğimiz şey yurtdışında da çalmak. Bu da festivallerle mümkün olacak. Biz 4 dilde şarkı yaptık yeni albümde.

Kamil: Rusyanın sovyette özlediği bir şarkı var. Eski ruhu belki canlandırırız diye düşündük.

Hazal: Bir arkadaşıma dinlettim gözleri doldu biliyor musunuz? 

 

Çok ayrıştık, birleşebilecek miyiz? Ülke içindeki zorlukların aşılabileceğine inanıyor musunuz? Müzik bunun neresinde? Rolü büyük mü sizce ?

Müzik başlı başına evrensel bir barış dilidir. Dolayısıyla biz de ülkemizdeki sorunların en kısa zamanda çözülebileceğine umudumu kuruyoruz. Önemli olan kendimize doğru soruları sormamız. Sor, sormak belki zor!

 

Bu içerik size ne hissettirdi?
ehehe
0
ilginç
0
kalp <3
7
karasızım
0
olamaz!
0
üzücü
0