Bunu okuyorsunuz:
Kapı Deliliğinden Bakıyorum

Kapı Deliliğinden Bakıyorum

Aslında uzun zamandır, eksikliğini hissettiğimiz bir şeyler vardı. Neden bu piyasadaki her şarkıda birileri aşk acısı çekiyordu? Aslında mutlu olduğumuzda, bir şeyleri paylaşmak istediğimizde ya da bizi etkileyen bir durum notalara geçilmiyordu? Geçilmişti de benim mi haberim yoktu? Çünkü olmamış olabilirdi. Bu sebeple beni yabancı popa iten serüven böyle başlamıştı.
Beyoncé’nin Halo şarkısını ilk dinlediğimde içimden geçenleri hala net bir şekilde hatırlıyorum – üzerinden 7 yıl geçmiş olmasına rağmen – birini sevmek de anlatılabilirmiş, onun hayatındaki yeri de dinleyici etkileyebiliyormuş. İşte ondan sonra bu soruyu kendime çok sordum, neden sadece melankoli ve acı vardı şarkılarımızda?
Ve yıllar sonra şimdi aradaki Indie mevzularına girmiyorum, anlatmak istediklerim o yönde değil. Türkiye’de Indie yayılmaya başladı. Hiç alışık olmadığımız bu tarzı nasıl benimsedik peki?
İlk Son Feci Bisiklet ile başladım aslında, o zamanlar Bikinisinde Astronomi ile popülerliği daha fazla olduğu için ilk karşıma o çıkmıştı. Çok yakından takip etmediğim için bir anda akışıma düşen bir bombaydı benim için. Ritimleri ve sözleri, başka bir gezegen gibiydi sahiden de. Bir anda benimsediğimi söyleyemem tabi ki, ama özellikle denizde tek başıma yüzüyorsam bayılıyordum mırıldanmaya. Sanki şarkının içerisindeymiş, burası benim krallığım derken bir kulaç, karşılığında tek isteğim geçmişin geleceğin derken bir kulaç daha. Bu şarkı bana hep o güzel yazı hatırlatacak, gözlerimi her kapadığımda bu şarkı aynı duyguları getirecek.
Ve sonrasında Adamlar, Yüzyüzeyken Konuşuruz, Yok Öyle Kararlı Şeyler derken bir anda ufkum genişlemeye başladı. Daha çok zevk almaya başladım. İşte o zaman anladım ki, bu şarkılarda kendimi bulduğum için bu kadar kolay benimsemiştim.
Adamlar’ın bendeki yeri diğerlerine göre daha fazla, insanlara saçma gelen şarkı sözleri bana her gün daha mantıklı geliyor ve bir şarkıda çıkan bir sürü göndermeyi anlayabilmek için uğraşmaktan zevk alıyordum. Kendimi ve yaşadıklarımızı oralarda aramak, aslında burada Tolga abi şunu söylemek istiyor diye mırıldanıp çevreme açıklama yapmaya başladım sonra. Olmayan aşk acımı çekmekten toplumsal bir boyuta varmıştım, kendime soruyordum “Utanmayan insan olur mu lan?” Sanatçı düşündürmeli diyorduk ama hangi şarkı bize bunu sorgulatıyordu? “Altın bir madalyon gibi taşınmalı vicdan.” derken, tüm olanları düşünüyordum. Bu kadar nefretin hakim olduğu ülkemizde, kim vicdanını altın bir madalyon gibi taşıyordu? Sanırım Utanmazsan Utanmam, Adamlar’ın en sevdiğim parçası. Farklı sonlar beklediğimiz bu hayatta biraz da yaşamayı unutmuşken falan, aşkı da hayatın merkezine koyup yaşamaktansa biraz açılabilmeli bence insan. Biraz da etrafa bakıyoruz şarkılarda, hani aramızda kapısı kapalılar da var. Biraz da kendimize hayıflanıyoruz dinlerken, çünkü bizler de yaptık, yarım yarım harcadık kendimizi. Bitmedik belki ama farkına vardık bir şeylerin, sanırım! Çünkü farkına varmasaydık İsmetler gelip gider miydi? Sabahın beş buçuğunda rock’n roll yapmaya çağıran başka bir şarkı var mıydı?
Ve sonra ikinci albümün gelmesiyle, mest oldum. Arka arkaya tüm albümü dinleyip etrafta kendime dair döktüklerimi toplamaya çalıştım. Çok da anlamlandıramadığım bir dönemin içerisindeyken bir ışık gibiydi, “Zor zamanlar olur nasıl çıkarsan içinden omurgan öyle şekillenir.” diyordu bir yol gösteriyordu. Bunun da bir sonu vardı ve çıktığım yola dikkat etmem gerekiyordu, daha sonra kendimle gurur duyabilmek için omurgamı düzgün şekillendirmem, eh kolay yolu seçmemem gerekiyordu.
Eh bu yazının da amacı dışına çıktıysak, devam edebiliriz toplanmayan kafalarımızla. Diyorduk ki efenim; kendimizi, çevremizi, hayatı bulduğumuz her şeyi biriktiriyoruz. Ben çok güzel sözler biriktiriyorum, samimi bir hava ve anlayış. Biraz insan olmayı, belki aşık olmayı falan. “Kalbimde fay hattım ah benim hayatım, hiçbir yere sığmıyor!” Belki de özlediğimiz zamanlardan bir şeyler var “kokusu burnumda o eski yaz”, istediğimiz birileri var o şarkılarda yamacına çömelmek istediğimiz. Tek istediğimiz biraz samimiyetti, biraz anlayış, biraz da kendimizi bulmak. Teşekkür ederiz, bizi uzaklarda bırakmadığınız halimizden anladığınız için.
Dünyayı anlayacağımız bir güne, umarım… Bir de ne diyecektim, Yanmış İçinden’i dinleyin mutlaka!

Abi kafanda kurbağa var!
Merve

Bu içerik size ne hissettirdi?
ehehe
0
ilginç
0
kalp <3
0
karasızım
0
olamaz!
0
üzücü
0