Bunu okuyorsunuz:
Sessiz Sedasız Efsane Olmak: Jack White

Sessiz Sedasız Efsane Olmak: Jack White

Bazı insanlar vardır, sanatını yapar geçer üstünde bile durmaz ama onun masaya koyduğu şeylere bakakalır, hayretle izler hayran oluruz. İşte tamamen böyle bir isim Jack White. Müziğiyle birçok baba gitaristi arkasında bırakmış, birçok Grammy ödülü kazanmış, döneminin en iyi rock şarkısını yapmış, hiç ummadığınız filmlerde aktörlük yapmış, birçok grup kurmuş, bir sürü filmin müziğini yapmış ve müzik belgesellerine konu olmuştur. Kim midir bu Jack White?

Asıl adı John Antonny Gillis olan Jack White, memleketi Detroit olan bir çocukken , az daha Katolik bir rahip olacaktı. Açıkçası yazık olacaktı ama son anda fikir değiştiren White, liseye gitti. Kariyerini ticaret sektöründe yükseltmek istedi ve bir mobilyacı atölyesinde yarı zamanlı çalışmaya başladı. Daha sonra ‘Third Man Döşemecilik’ isminde kendi döşeme atölyesini açtı. Yine yazık oldu diyoranız üzülmeyin. Şu an Jack White kendi kurduğu ‘Third Man Records’ isimli müzik yapım şirketinin sahibidir.

Döşeme işini bıraksa da, halen ahşap işlerinden vazgeçmemiştir. ‘It Might Get Loud’ isimli belgeselin başında, çivileri tahtaya çakarak kendi gitarını yapmaktadır. Bunu ilk ne zaman yapmaya başladı dersiniz ? Bu adamın ellerinde ekmek var ekmek…

Müzik kariyeri ise başından itibaren hızlı ve çok yönlü oldu. Birçok müzik enstrümanı çalabilen Jack White, kariyerinin başında amatör gruplarla beraber bateristlik de yapmıştır. İlk grubu kardeşiyle beraber kurduğu ‘The White Stripes’ , Jack ve Meg White ikilisinden oluşuyordu. Meg bateri çalarken, Jack gitar yoğunlukta olmak üzere piyano, mandolin gibi aletleri de çalıyor ve vokalistlik yapıyordu. İlk çıktıklarında müzik eleştirmenleri tarafından ‘gürültü’ olarak adlandırılsalarda, ‘Seven Nation Army’ şarkısı , En İyi Rock Şarkısı Grammy Ödülünü almış ve grubu efsane yapmıştır. Garage Rock akımını tekrar diriltmişlerdir.

Ayrıca Jack White, The White Stripes grubundaki vokal performansında bazen o kadar tatlı ve güzel detone oluyordu ki, detoneliği sanata dönüştürdü desek yeridir.

Grup resmi olarak 2011 de dağılsa da 2007 den beri çalışma yapmamışlardır. Jack White bundan sonra The Dead Weather ve The Raconteurs gruplarının kuruculuğunu üstlenmiş ve aktif görev almıştır.

Solo kariyeri ile de adını duyuran White ın en dikkat çeken özelliği ise gitaristliğidir. Pena ve parmak kullanımından tutun da solo atışına kadar her şeyi farklıdır Jack White ın. Piyano çalmakta da usta olan Jack White, gitar ile arasında bir bağ olduğunu söyler. Piyasadaki gitarlardan sıkılan Jack, Gretsch isimli bir gitarı modifiye etmiş ve ona bir mikrofon bağlatmıştır. Konserlerde ara sıra bu mikrofonu kullandığı görülür. Sıradışı bir sanat kafası olduğu aşikar olan Jack White ı bu özelliklerine rağmen herhangi bir sansasyon, magazin ve ya popüler kültürde görmek pek de mümkün değildir. Zaten olmasındır.

Film müzikleri ve cover yapışıyla adeta efsanedir Jack White. Hangi şarkıya cover yapsa, şarkı tamamen başka bir boyuta bürünüyor, başka anlamlar kazanıyor ve enstrümantal değerleri tamamen değişiyordu. Bir çok cover yapmıştır. Bunlardan en bilinenleri U2 grubunun ‘Love is Blindness’ şarkısına yaptığı cover ve Cold Mountain filmi için cover yaptığı ‘Wayfaring Stranger’ isimli şarkıdır. Her iki şarkısı da şu an en iyi versiyon olarak nitelendirilmektedir.

The Rolling Stones dergisinin yaptığı En iyi 100 gitarist listesinde bir çok kişiyi gerisinde bırakarak 17. Sıraya yerleşen Jack White, pek bilinmeyen, dinlenildiği zaman vazgeçilemeyen, değişik tavırları ve müziğiyle dikkat çeken bir isim. Şarkı esnasında detone olsa bile bunu şarkıya yakıştıran Jack White, ‘It Might Get Loud’ belgeselinde Led Zeppelin’in efsane gitaristi Jimmy Page tarafından takdir edilmiştir. Jack White belgeselde Jimmy Page e ‘Seven Nation Army’ şarkısını çalmayı öğretmiş, beraber çalmışlardır. Jimmy Page, Jack White ın hayranı olduğunu söylemiştir.

Third Man Records isimli kendi şirketinde yaptığı değişik çalışmalarla da adından söz ettirdi Jack White. ”Uzayda çalınan ilk plak” yapacağını açıklamıştı. Geçtiğimiz yılın 30 Temmuz günü bunu da gerçekleştirdi ve uzaya ”A Glorious Dawn” ın altın bir kopyasını gönderdi. Plak dünyadan 29 kilometre yüksekte çaldı.

Özet olarak Jack White, gerek yolda size eşlik edecek yol şarkılarıyla, gerek üstünüze örtüp uyuyabileceğiniz şarkılarıyla, gerek sanat anlayışı ve projeleriyle, gerekse tarzıyla sessiz sakin ama bir o kadar efsane bir adam. Bu gidişle ilerde adı anılacak olan nadir sanatçılardan olacağa benziyor. Belki bir gün bir yol kenarında, şirketinin karavanıyla beraber 25-30 kişiye konser verirken görebilirsiniz. Belki yanında Seasick Steve de olur. Kim bilir?…

Henüz dinlememiş ya da duymamış olanlara tavsiyem, ölmesini beklemeyin….

Bu içerik size ne hissettirdi?
ehehe
1
ilginç
0
kalp <3
1
karasızım
0
olamaz!
1
üzücü
0