Bunu okuyorsunuz:
Değişim, Devinim ve Birileri | Röportaj #58

Değişim, Devinim ve Birileri | Röportaj #58

birileri - altmuzik 2022

30 Eylül’de son teklileri Memleket’i yayınlayan Birileri ile çok keyifli bir röportaj yaptık!

Her yeni parçada bir öncekinden çok daha iyisini yapan Birileri, hem müzikal açıdan renkliliğiyle hem de derin ve eğlenceli sözleriyle her zaman benim için apayrı bir yerde olacak bir grup. Bunun birçok kişi için de böyle olduğunu düşünüyorum. Ben de son teklileri Memleket’in yayınlanmasını fırsat bilip bir stüdyo günlerinde yıllardır sorulmayı bekleyen sorularımı gruba yönelttim.

Memleket’ten ilk albümlerine kadar gittiğimiz röportajımızda bu yetenekli müzisyenlerin samimiyetini direkt bir şekilde yansıtmak istedik. Bu nedenle çok doğal bir şekilde akan söyleşimizi orijinaline en yakın halinde bıraktık (Birileri’nin kendi içinde yaptığı entelektüel tartışmalar dahil). Çok keyifli ve kahkahalar içinde geçen röportajımızı okurken sizin de gülümsemenizi umuyor, keyifli okumalar diliyoruz.

 

Hoş geldiniz nasılsınız?

Jan: Hoş bulduk. İyiyiz, provadan çıktık. Sen nasılsın?

 

Ben de iyiyim teşekkür ederim. Bir sürü sorum var bugün ama öncelikle şunu sorayım, kim bu birileri? Şaka, onu sormayacağım.

Jan: Çağdaş cevaplasın.

Baturalp: Bir an 2015’e gittik geldik Ezgisu.

 

Kim olduğunuzu biliyoruz bence artık hepimiz. O yüzden son teklinizi soracağım. Memleket, 30 Eylül’de çıktı. Yanlış bilmiyorsam hücum kayıt şeklinde kaydedilmiş.

Çağdaş: Hibrit diyelim aslında. Hücum kayıt şeklinde başlayıp %80’i belki de 85’i hücum.

Baturalp: Neye göre oran verdin merak ettim.

Jan: %85’e seni atan neydi peki? (Gülüyoruz)

Emre: Esasında zaten hücum kaydedelim diye bir niyetimiz yoktu. Sadece o şekilde başlamak daha rahat hissettirdi bize. Yoksa tamamen hücum kaydetmek istedik yapamadık ya da kanal kaydetmek isteyip yapamadık değil. Sadece işe beraber başladığımızda daha derli toplu oluyordu.

 

Prodüksiyon açısından nasıldı diyecektim aslında ama anlatmış oldunuz gibi.

J: Ama biraz daha detay verebiliriz.

Ç: Prodüksiyon geniş bir şey, sorabilirsin yine.

 

 

Soruyorum o zaman. Şarkının prodüksiyon açısından yaratım süreci nasıldı? Ve aslında açık bir şekilde görünüyor ama şarkının hikayesini de sizden dinlemeyi isterim.

E: Ben bu hibrit kayıtla ilgili bir şey söyleyeyim, iki soruya da ortak bir cevap olmuş olur. Hücum çalmamızın nedenlerin biri de memleketin durumları (gülüyoruz). Maddi durumların da bunda etkisi var. Aynı anda çalınca stüdyoyu aynı anda 4 kişi kullanmış oluyor.

Ç : Aslında bu parça, yaklaşık 1 yıl öncesinden gün yüzüne çıkan bir parça. Jan bize yolladı, üzerinde denemeler yaptık. Hatta bilgisayar üzerinde bile denemeler yaptık. Bu dönemimizde yeni fikirler, yeni soundlar aramak için bilgisayar üzerinden de bakıyoruz, beraber de çalıyoruz. Biraz birbirine karıştı bir şeyler. Ama en nihayetinde bilgisayardan yaptıklarımızı da bir kenara bırakıp stüdyoya girdik ve beraber çalıp bulduk. Aslında bir yandan da grubun fabrika ayarlarına dönmesi gibi bir yola da girmeye çalıştık. O bize iyi de hissettirdi.

B: Ya şöyle oldu, Jan Memleket’i bitirdi. Sonra şarkıyı Çağdaş’ın stüdyosunda biraz pişirdik. Birazcık self-orientalist bakış açısıyla değerlendirdik parçayı.

J: Evet bu parçayı daha organik bir şekilde hazırladık diyebilirim. Önceki parçalarda altyapıyı biraz da yoğun kullanıyorduk. Ya da aranjesi, derlenmesi, toplanması stüdyoda prodüksiyon aşamasında ortaya çıkıyordu. Bu sefer çoğunlukla stüdyoda dördümüzün ortak çıkardığı seslerden bir toparlanma oldu.

B: Ki zaten hücum kayıt olması için öyle olması gerekiyor. Kanal kayıtta bazı şeyleri stüdyoya bırakabiliyoruz ama hücum kayıtta daha hazır gidiyoruz.

J: Direkt olarak dördümüzden çıkan ortak sesler olduğu için bu önceki parçalara oranla daha güçlü, daha rock bir parça oldu.

 

“Güncellenip yenileniyoruz…”

Aslında tam olarak onu soracaktım. Ultrapop’la bir tarz değişikliği sürecine girdiniz. Ve sonrasında çıkan iki tekli de ona yakın sounddaydı. Ama Memleket bayağı rock şarkısı. Şu an tarzımız şu veya şu yolda ilerleyeceğiz diyor musunuz yoksa akışa mı bıraktınız kendinizi?

E: Zaten öyle stratejik kararlar alıp da “Hadi tarz değişikliği yapıyoruz.” gibi gitmedik öncekilerde de. Sadece, o üç parçanın tutarlı olmasını amaçladığımız için birbirine yakın yaptık.

J: Bu sistemle stüdyoya gelip hep birlikte burada güzel bir müzikalite yaratıp toparlamak daha organik bir sonuç oluşturuyor. Bu organiklik de bir şekilde daha rock, daha gitar davul temelli şeyleri ortaya çıkarıyor. Bir süre daha böyle gidecek diye düşünüyorum. Ama belli olmaz tabi, arada daha soft, akustik falan bir şeyler ortaya çıkabilir.

Ç: Biraz özetle aslında diğer yaptığımız şeylerde de akış vardı ama bir arayış da vardı. Bir süredir sistem arayışındayız aslında. Buluyoruz, sonra başka bir şey mi yapsak diye kayıt alma sistemimizi de değiştiriyoruz, çalma sistemimizi de değiştiriyoruz, prova sistemimizi de değiştiriyoruz. Aslında güncellenip yenileniyoruz bir yandan da.

J: Evet evet deri değiştirmek gibi düşünebilirsin. Bir şey yapıyoruz, bu tamam diyoruz başka bir şeye geçiyoruz.

 

 

Kayıt şeklinizin değişmesi falan pandeminin sebep olduğu bir şey diyebilir misiniz peki?

B: Her şey sebep olmuş olabilir gerçekten. Pandemi, tırnak içinde dış güçler, ülkenin durumu, bizim yaşımızın değişmesi, bizim o an canımızın öyle istemesi… Bir sürü etkeni olabilir. Bir anda öyle denk gelmiş de olabilir.

 

O zaman şöyle bir sorum var, değişimi özden uzaklaşma gibi mi görüyorsunuz yoksa bu doğal bir akış mı size göre?

J: Ben bunu direkt cevaplamak istiyorum çünkü çok güzel bir soru. Tam tersine öze dönüş olarak nitelendirebilirim. Şu an bulunduğumuz noktaya gelene kadar farklı farklı duraklardan geçtik ve her durakladığımız yer bize yeni bir şey öğretti. Şimdi bütün bu öğrendiğimiz şeyleri sindirmiş bir halde, toplayıp kendimize katmış bir halde, en baştaki heyecanımızı, en baştaki o organik müzik üretiminin tadını bir de bu şekilde, bu zamanki olgunluğumuzla almaya yeltendik.

 

Ultrapop’ta “Halledilemeyen her ne vardıysa kaldı geçmişte…” diye bir kısım var. Aklınızda Halledebilirdik’i anmak var mıydı? Yoksa spontane bir şekilde mi gelişti?

J: Vardı vardı. Aslında bunları söylememek lazım, bunların kendi kendine ortaya çıkması lazım. Ama sen zaten bulmuşsun o nedenle burada söylememin bir sakıncası yok herhalde. Memleket’te de “O devran dönecek.” cümlesinde aslında bizim ilk albümdeki Devran parçasına bir gönderme var. O anlamda şarkıların arasında ufak tefek göndermelerin olması, aynı evrenin parçalarıymış gibi hissettirmeleri bana güzel bir fikir gibi geliyor. O yüzden bilinçli bir şey.

 

“Halledebilirdik”

Halledebilirdik aşırı patlayan bir şarkınız ve 20 milyon dinlenmesi var. Değişim diye konuştuk ya bu “Artık değiştik.” deme yolunuz muydu?

J: Evet biraz da öyle aslında. “Halledebilirdik’i dinliyorsunuz, seviyorsunuz, sağ olun. Ama biz şu anda ayrı bir yerdeyiz ve şu anda bunu yapıyoruz, bunu da sevebilirsiniz.” demenin farklı bir yolu oldu o da.

 

Kozmik Dans adında bir şarkınız var. Ve Hinduizm’de yaratılış inancı “kozmik dans” diye geçiyor. Şarkının adının onunla ilgisi var mı?

J: Onunla ilgisi yok aslında. Güzel bir tesadüf olmuş. Nakaratta “Hayranlıkla seyrettiğin yıldızlar bile dans ederler.” kısmı benim yıldızların da hareket ettiğini öğrendiğim zamanla ilgili.  Çocukken hareket ettiklerini bilmiyorsun, içgüdüsel olarak. Güneş falan orada duruyor sanıyorsun. Ben de yıldızların hareket ettiklerini ilk öğrendiğim zaman çok şaşırmıştım. Ve o şaşkınlığım bir şekilde o cümleyi doğurdu diyebilirim. O da aslında yıldızların da hareket ediyor alması, her şeyin sürekli bir devinim bir döngü halinde olmasıyla alakalı bir başlık. Hinduizmle bir ilgisi yok yani.

B: Ama Hinduizm’in bizimle ilgisi olabilir.

J: Evet Çağdaş’la ilgisi olabilir.

Ç: Yok ya tüm insanlıkla vardır.

 

Ekşi Sözlük’te bir de entry görmüştüm.  Belki siz de görmüşsünüzdür. İstvan Örkeny diye bir yazarın Bir Dakikalık Öyküler kitabında şöyle bir bölüm varmış: Bu küçük bir bedensel engelle doğan daireyi kim teselli edecek? Kusursz’un kapağında bundan esinlendiğinizi düşünmüş biri. Var mı böyle bir şey?

J: Ben o entry’yi gördüm, merak da ettim ama sonra bakmadım. Ama ilgisi yok. Biz de bilmiyorduk öğrenmiş olduk. Aslında bu çok güzel oluyor işte, farklı yorumlar, farklı çıkarımlar bize de farklı şeyler keşfettiriyor. O da güzel bir etkileşim bence.

 

 

Hikayesini anlatmak istediğiniz bir şarkınız var mı?

E: Anlatmak istediğimiz hikayeler var, onlar da şarkı oluyor aslında. (Gülüyoruz)

B: Anlatmak istediğimiz şöyle bir hikaye olabilir belki, arkadaşlarım da bana katılırsa… Son zamanlardaki provalar benim aşırı hoşuma gitmeye başladı. Hep beraber prova çıkışında oturup konuşuyoruz bazen. O sohbetlerimiz o kadar hoşuma gitmeye başladı ki… Bu benim için son zamanlardaki en tutkulu şey olabilir. Soruna tam istediğin cevabı veremeyiz belki bilmiyorum ama en azından bunu söylemek istedim.

E: Kel alaka (Gülüyoruz). Sen buna istersen bir soru yazabilirsin. (Yazmadım)

Ç: Şöyle diyelim, şarkıların hikayesi zaten kendi kendilerini anlatıyor. Ama bizim şarkıları yazarken kendi aramızdaki hikayemiz de Baturalp’in anlattığı şeylerden çıkıyor olabilir.

 

“Müzik keyifli bir şey.”

Zamanın Dışında Boşluğun İçinde diye çok güzel bir şarkınız var, bu şarkının hype’ının bu kadar yüksek olacağını düşünüyor muydunuz?

J: Yani evet biraz düşünüyorduk. (Gülüyoruz)

E: Halledebilirdik’i düşünmüyorduk da onu düşünüyorduk.

J: Ya aslında ilk albümde en çok Zamanın Dışında ile Bir Anlam Ver’in çok popüler olabilme potansiyeli taşıdığını düşünüyorduk. Halledebilirdik’ten öyle bir umudumuz yoktu. Çünkü Halledebilirdik ilk albüm çıktığında bile çok eski bir şarkıydı. O yüzden onu da kafamızda salmıştık artık. Bir Anlam Ver ve Zamanın Dışında daha yeniydi ve…

E: Daha yeni olan bize daha iyi geliyordu; diğeriyle daha çok vakit geçirdiğimiz için. Tabi dinleyici için o fark etmiyor. Çünkü onlar o şarkıları birbirilerine yakın zamanlarda dinlediler. Ama bizim için artık eskimişti. Hiç fark etmedik favori olduğunu.

Ç: Aslında ilk albümden en güvendiğimiz parça oydu diyebiliriz galiba.

B: Bir de bayağı zaman geçmiş üstünden, 8 yıl neredeyse. Bu zaman içinde onu çalma şeklimiz bile değişti. Partisyonları falan konserlerde çala çala kendiliğinden başka bir hal almaya başladı ve biraz biçim değiştirdi. Müzik o açıdan keyifli bir şey.

J: Bu arada Bir Anlam Ver’e de farklı farklı versiyonlar yaptık. Bir tane bossa nova versiyonu var, o da benim çok hoşuma gidiyordu açıkçası.

E: Akustikte de vardı.

J: Aslında ben de Baturalp’in söylediği gibi şarkıların bir bakıma yaşayan organizmalar olduğunu düşünüyorum. Onlar da zaman içerisinde evrilebiliyorlar. Bizden bağımsız farklı formlara bürünebiliyorlar. Bu da çok hoşuma giden bir durum.

 

 

Kendi şarkılarınızı dinliyor musunuz, Birileri şarkılarını?

J: Evet, ben bugün Aynı Yer’i dinledim yolda. (Gülüyoruz) Ciddiyim, aklıma takıldı, nasıl yapmışız dedim. Açtım dinledim. Hoşuma da gitti, güzel yapmışız.  (Gülüyoruz)

 

Dinlemiyorsanız da “Bu benim çok severek dinleyeceğim bir şarkı olurdu.” diyeceğiniz bir şarkınızı söyler misiniz?

Ç: Kendi şarkılarımızı çok fazla dinlemiyoruz herhalde. Jan da nasıl yapmışız diye dinlemiş. Yani “müzik dinlemek” için değil. Onu yapmak biraz zor zaten üreten kişiler için. Çünkü şarkıyı çıkarttığımız yere kadarki yolculuğunda çok muhatap oluyoruz onunla. Daha sonrasında onu dinlemek… Olabilir ama çok fazla karşılaşılan bir şey değil.

B: Zaten çok doyuyorsun, yani gerek duymazsın.

Ç: Dediğin gibi cevaplayabiliriz ama yine de. Şimdi düşündüm, çok değil ama bazen Yürü’yü dinliyorum.

B: 10 yıl önce olsa Bir Anlam Ver derdim.

E: Zaten o zaman yaptık. (Gülüyoruz)

B: Tamam şimdiyi düşüneyim… Hayalde Canlanan Kusursuzluk.

E: Benim de o galiba. Bir de bugün stüdyoda aklımıza geldi, belki ondandır, Bir Rüya İçinde Bir Rüya.

Ç: Konuştukça açıldı bak. Ben de önceden Sönmeye Yakın Bir Mum dinliyordum.

E: Aslında ikinci albüm güzeldi. İkinci albümü dinlemeyi en çok biz istedik herhalde. (Gülüyoruz)

J: Kendimiz için albüm yapmışız.

 

Albüm çıkarma gibi bir düşünceniz var mı şu ara?

J: Bu ara olmasa da…

B: Bir ara var. (Gülüyoruz)

E: Aslında ona çalışıyoruz ya.

J: Evet 2023’te bir albüm yayınlamak gibi bir hedefimiz var ve bence başaracağız.

B: Aslında albüm yapmak hakikaten çok zor iş ya Ezgisu. Sonuçta zaman ayırıyorsun, emek ayırıyorsun, prova yapıyorsun, düşünüyorsun… Bir de para konusu var zaten.  Gerçekten ciddi bir süreç albüm yapmak.

Ç: Eskiden olsa birkaç ayda çözülebilir gibi geliyordu ama şimdi bir kalkıyorsun bir sene iki sene sürüyor.

B: Bir de şöyle bir şey var, tutup da birisinden parasını verip beat almıyoruz, üstüne laga luga yapıp söz yazmıyoruz ya…

E: Haydaa! (Gülüyoruz)

B: Öyle yapmadığımız için de doğal olarak daha analog bir şekilde davranıyoruz. Yoksa herkes 10-15 şarkılık albüm yapar yani.

E: Bu ara Jan’ın getirdiği şarkılara bakıyoruz. 100 şarkılık bir liste getirmişti aralarından süzerek seçiyoruz. Hatta 3-4 tanesine baktık şimdi. Böyle böyle ilerliyoruz.

Ç: Aslında sorunun cevabı şu: Yapacağız. (Gülüyoruz) Albüm için yola çıktık, ilk çalışmalara başladık. Ama albümün yöntemi nasıl olur bilmiyoruz. Belki albümü tamamen kaydetmeyiz parça parça kaydeder birleştiririz gibi fikirler de var. Onları yavaş yavaş belirleyeceğiz.

 

 

Şarkılarınızda anlam arayışına çok yer veriyorsunuz. Ve sizce anlam arayışı sonu olan bir şey mi, yoksa hep devam edecek bir şey mi?

J: Bu soruya bence en güzel cevabı Emre vermişti. Buna benzer bir soru Instagram’dan sorular aldığımız Birileri Soruyor Birileri Cevaplıyor videosunda gelmişti. Emre’nin cevabı çok güzeldi.

E: Hiç hatırlamıyorum ama. (Gülüyoruz)

J: Hayatın kendi içinde bir anlamı yoktur ona sizin tutkularınız hedefleriniz sizin yapmaktan hoşlandığınız şeyler bir anlam katar, demişti. Biz de yapmaktan hoşlandığımız şeyleri kovalıyoruz. Herhalde en temelde de müzik yatıyor.

Ç: O yüzden hayat devam ettikçe, bu anlamlar değişmeye devam ettikçe arayış da sürecek.

 

“Türkiye’de yaşıyorsan kötü şey, milyon tane şeydir.”

İlk albümünüzden bu yana 6 yıl geçti. O zamandan bu zamana grupta ve müziğinizde neler değişti sizce? Bir öz değerlendirme yapar mısınız?

E: Değişmeyen en ufak bir şey kalmadı galiba, her şey değişti.

J: Evet çok şey değişti.

Ç: En başta biz değiştik.

B: Aslında 6-7 yıl bayağı uzun bir süre Ezgisu. Özellikle 20’li yaşların başıyla sonu arasında ciddi bir fark oluyor. Bu bir süreç işte, değişiyoruz, günden güne değişiyoruz.

Ç: Bizim aramızda mesela iletişimimizi güçlendiren şeyler oldu. Kriz anlarında, kötü zamanlardan sonra insanlar birbirini daha iyi tanır ya böyle dönemler oldu mesela.

B: Ki Türkiye’de yaşıyorsan kötü şey, milyon tane şeydir.

Ç: Evet, aslına bakarsan böyle birkaç tane atlatmamız gereken tümsekler oldu. Onlardan sonra bir rahatlama geldi, birbirimizi daha iyi tanıdık, aramızdaki iletişim daha kuvvetlendi. Bir nevi beraber büyüdük gibi bir durum da oldu.

J: Evet evet, çok iyi söyledin. Tam olarak böyle oldu gerçekten.  Bir nevi beraber büyüdük ve büyümeye de yol almaya da devam ediyoruz. Açıkçası ben bundan çok memnunum çünkü dört insanın ortak paydada buluşmasının kolay bir şey olmadığını biliyorum. Ki dördümüz de birbirimizden çok farklıyız temelde. Müzikal olarak da bambaşka şeyler dinliyoruz, seviyoruz, yapıyoruz. Herkesin kendi solo projesi var, karakter olarak da farklıyız. Ama bütün bu farklılıkların bir şekilde bir puzzle gibi birbirini tamamlaması söz konusu oluyor galiba bizde.

Ç: O farklılıkların bizim görüşlerimize ne kadar uymasa da bir renk ve aslında yeni bir fikir olduğunu ve özel bir şey olduğunu daha iyi fark ettik bu sürecin sonunda.

J: Tam olarak sorunun cevabı oldu mu bilmiyorum ama…

Ç: Oradan buraya neler değişti dedi ya kendi içerisinde böyle şeyler oldu.

B: Zaten muhtemelen bir sonraki sorunun da cevabını vermişizdir. (Gülüyoruz)

J: Şu anki bağımızın çok iyi olduğunu ve bunun da yaptığımız işlere yansımaya devam edeceğini düşünüyorum.

 

Şimdi ben bu soruma bir cevap almak istiyorum, o nedenle şu şekilde de soruyorum… (Gülüyoruz)

E: Haydaa!

 

Ya çünkü  6 yıl olmuş ve sizi dinleyen insanlar da büyüdü ve şarkılarınız varoluşsal sancıları falan da anlatıyor ve insanları etkiliyorlar. Bu nedenle şöyle soracağım bunu, sanki eski şarkılarınızda bir şeylerden çıkmaya, kurtulmaya, yol aramaya çalışan biri varken yeni şarkılarınızda sanki bu durumu kabullenmiş ve bu şekilde yol almaya çalışan biri var gibi. Ve daha pozitif bir vibe var gibi. Bu böyle mi?

J: Bu böyle… (Gülüyoruz)

B: Aynı espriyi yapacaktım kendimi zor tuttum teşekkür ederim.

Ç: Amansız bir savaşta kendim karşı kendime…

B: Aa Bu Böyle! Kusursz’dan Bu Böyle. Ben onu söylerdim.

J: Açıp dinleyeceğin şarkı değil mi?

Ç: Evet bak benim de Bu Böyle. Ortak demek ki.

B: Bir yandan da 4 soru öncenin de cevabını vermiş olduk. (Gülüyoruz)

 

Teşekkür ediyorum.

J: Ne demek, topluca bir cevap oldu. Soruna şöyle cevap vereyim, nispeten biraz daha Bu Böyle’deki gibi birtakım durumları kabullenmiş ve daha pozitif, daha hayata umutla bakmaya çalışan birinden söz edebiliriz. Ama bir taraftan da Aynı Yer gibi bir parça da var arada. O öyle değil. Bundan sonraki parçalarda da bence yine o anlam arayışını, o melankoliyi bulabileceğimiz şeyler olacaktır diye düşünüyorum. Aslında bu da dönemsel bir şey. Nasıl ki bir süre daha pop bir dönem yaşadık, yeni bir şeyler denemek istedik ve şimdi tekrardan öze dönüş yaşıyoruz, içerik de onun gibi işte. Dönem dönem değişiyor ama o anlam arayışı ve melankolinin hiçbir zaman öleceğini düşünmüyorum.

 

 

Aslında soruların bir kısmını önceden hazırlamıştım ve o zaman şu şekilde bir soru hazırlamıştım: Çağdaş ne zaman şarkı çıkarıyor? Ama galiba şimdi gerçekten solo bir şeyler yapıyor.

J: Çıkarıyor evet. Bayağı güzel bir şeyler yapıyor şu an.

Ç: Çıkarıyorum ama şarkı diyemeyiz. Sözleri yok.

J: Olsun canım, o ne demek?

 

Neden diyemeyiz?

Ç: Şarkı, sözleri olan bir form oluyor. Ben daha enstrümantal şeyler çıkaracağım. Ama önümüzdeki dönemde sözlü şeyler de olabilir.

J: Nasıl şarkı olmuyor ya ben bunu kabul etmiyorum! (Gülüyoruz)

Ç: Şarkı bir form aslında.

B: Hatta şarkı aslında doğu müziğiyle alakalı bir forma kadar da gidebiliyor aslında.

J: Parça diyelim o zaman.

E: Parça deyince de albüm çıkartıyor gibi olacak. EP diyelim.

J: Longplay diyelim. (Gülüyoruz)

Ç: Aslında benim çok önceden beri edindiğim müzikal şeyleri denemek gibi biraz. Öyle diyelim.

 

“Daha ciddi meseleleri Birileri’ne ayırıyorum…”

Hepinizin solo projeleri var, kendi şarkılarınızla Birileri şarkılarını nasıl ayırıyorsunuz? Farklı personalara bürünerek mi yaratıyorsunuz?

J: Galiba daha elektronik altyapılı,  daha synth temelli ya da çok ucu açık bir şeyler hissettiğim zaman galiba onu soloya ayırıyorum. Ama son zamanlarda biraz şey gibi oldu aslında, daha ciddi meseleleri Birileri’ne ayırıyorum, o kadar da ciddi olamayan şeyleri soloya ayırıyorum gibi oldu.

 

Peki gelecek projelerinizden biraz bahseder misiniz? Dinleyicilerinizi neler bekliyor? Ve konserler olacak mı?

E: Şu an belli bir takvimimiz yok ama önümüzdeki süreçte İstanbul ve şehir dışı konserlerimiz olacak gibi.

J: Evet, tarihsiz ve mekansız konserlerimiz olacaktır. (Gülüyoruz)

B: Ama sözümüzde dururuz yani kesin konser olacak.

J: Aynen olacak. Ama ne zaman nerede şu an belirsiz.

 

Akustik bir albüm yapmıştınız. Öyle bir şey düşünüyor musunuz?

J: Şu an için öyle bir şey düşünmüyoruz. bir kere öyle bir şey yaptık, iyi de oldu. Ama şimdi üçüncü albüme, esas stüdyo albümüne odaklanırız bence.

 

 

Son zamanlarda kimleri dinliyorsunuz?

B: Çok zor bir soru bu ya.

E: Red Hot Chili Peppers Unlimited Love albümü çıktı onu bayağı dinledim.

Ç: Ben bir süredir öyle müzik dinlemelik bir müzik dinlemiyorum. Eskiden çok yapardım ama şimdi kafamı boşaltacağım zaman Parcels açıyorum mesela. Daha basit groovy müzikler dinliyorum.

B: Ben de Kid Francescoli’yi seviyorum son zamanlarda.

J: Parcels ve Red Hot Chili Peppers’ın son albümünü ben de çok dinledim. Son zamanlarda sık dinlediğim şeylerin arasındadır ikisi de. Onun dışında Harry Styles’ı çok seviyorum. Bir de Fontaines DC diye bir grup var, o ilgimi çekiyor son zamanlarda. Bunlar geldi şu an aklıma.

Ç: Sen bunları pay edersin bize. (Gülüyoruz)

J: Birkaç tane daha eksantrik isim daha verebilirim istersen. Hoşuma giden bir grup var çok da kimse bilmiyor, Derya Yıldırım Ve Grup Şimşek adı. Onların müziği hoşuma gidiyor. Biraz daha Anadolu kanallarım açıldığı zaman onları dinliyorum.

B: Ben de o zaman K-Pop’a giriş yapmak istiyorum. Bazen Blackpink dinliyorum.

 

O zaman buradan direkt şuna geçiyorum, guilty pleasure şarkınız var mı?

B: 50 Cent’le Nicole Scherzinger’ın bir düeti var, Right There. Onun nakaratı çok hoşuma gidiyor. Bir de o kadının bir düeti daha var Jai Ho, onu da seviyorum.

J: 50 Cent – PIMP

B: 50 Cent komple guilty pleasure’mış.

J: Şey de benim çok hoşuma gidiyor, Demet Akalın Afedersin. Bak tam yazmak isteyeceğin tarzda bir guilty pleasure. Gerçekten iyi bir aranjesi var şarkının.

Ç: Diyar Pala – Yeşilimi Ver Kafam Güzel Olsun. (Gülüyoruz)

B: Gerçek bir guilty pleasure daha söyleyeyim mi? BOMB diye bir boyband vardı, onların Sen Hiç Sevdin Mi parçası.

 

“Sadece müzikten ilham alma değil…”

İlham aldığınız birileri var mı?

J: Bu da zor bir soru.

E: İlham aldığımız bir sürü kişi vardır da spesifik olarak birini söylemek zor.

Ç: Sadece müzikten ilham alma değil başka şeylerden de ilham alabiliyoruz.

B: Ben John Cage’in 4’33”ünden ilham alıyorum. Bu bir deney aslında, okuyanlar bir baksınlar.

J: Ben de Carl Sagan’dan ilham alıyorum o zaman.

 

Benim sorularım burada bitiyor. Cevaplarınız için çok teşekkür ederim. Gerçekten inanılmaz keyifli bir röportaj oldu benim için. Umarım sizin için de öyle olmuştur.

Biz teşekkür ederiz, bizim için de çok güzeldi. Kendine iyi bak.

 

Birileri’ni Instagram ve Twitter’dan takip edebilirsiniz!

Bu içerik size ne hissettirdi?
ehehe
0
ilginç
0
kalp <3
3
karasızım
0
olamaz!
0
üzücü
0