Bunu okuyorsunuz:
“Kendi Olabilen Bir Grup”: Sepya | Röportaj #42

“Kendi Olabilen Bir Grup”: Sepya | Röportaj #42

Sepya Grubu 2020

Profesyonel müzik kariyerlerinde iki yılı geride bırakan Alternatif müzik grubu Sepya, geçtiğimiz haftalarda Pürtelaş teklisini dinleyicilerle buluşturdu.

 

Huner Alemdar, Ozan Kınasakal, Burak Erensoy, Mert Kobaş ve Filip Tokgöz’den oluşan alternatif müzik grubu Sepya; 2020’ye ilk önce Ne Karanlık Ne Aydınlık ile teklisiyle girdi ve geçtiğimiz haftalarda ise Pürtelaş teklisini dinleyicilerle buluşturdu. Yeni teklisi Pürtelaş’ta geçen ‘Dün gece ilk defa/Kendim olmam gerekti’ sözlerinin aksine en başından beri müzikselliğiyle “kendi olabilen bir grup” tanımlamasını hak eden Sepya ile Altmüzik için, yeni teklilerini, dönemle gelen müziksel ortamı ve gelecek çalışmalarını konuştuk.

 

Grup olarak ilk teklinizi yayınlamanızın üzerinden iki yıl geçti. Bu iki yılı kendi müziğiniz açısından nasıl özetlersiniz?

Huner: Bu iki yılın bizim için üretimle ve sound’umuzu oluşturmakla geçtiğini söyleyebiliriz. 2018’de Senin Gibi’yi, 2019’da Kadıköy Rıhtımı’nı yayınlamıştık. Sonrasında 10 ay kadar ara verdik şarkı yayınlamaya, üretime odaklandık.

 

 

Ozan: Ben gruba geçen sene Nisan ayında dahil oldum. Sonraki bir iki ay içinde yeni bir üretim süreci için stüdyoya girdiğimizde Ne Karanlık Ne Aydınlık ve Pürtelaş ortaya çıkmıştı aslında. Ancak bu şarkılar bizim için “evet, oldu!” kıvamına gelene kadar uzun bir süre daha üzerinde çalıştık ve düzenledik. Sonunda ikisi için de içimize sinen bir sound çıktı ortaya ve kasım ayında kayıtlarını aldık.

Mert: Gruba Ozan’ın dahil oluşu ile birlikte daha indie & elektronik öğelerden oluşan bir kafaya yöneldik. 2019’u bu iki tekliye ek olarak gelecek olan bir diğer teklimizin daha kayıtlarını alarak bitirdik. 2020’de de yeni şarkılar yapmaya devam ederken Şubat’ta Ne Karanlık Ne Aydınlık’ı, Nisan’da da Pürtelaş’ı yayınladık.

Burak: Üretim sürecine demoları oluşturduktan sonra stüdyoda devam ediyoruz ancak salgın dolayısıyla evlerimizden üretip, birbirimizle paylaşarak ileriyoruz. Üretkenliğimiz devam ediyor, bu süreçte de yeni planlar geliştirme imkanı bulduk. Kısacası bu iki yıl bizim için hem heyecan, hem de değişimle beraber üreterek geçti. En önemlisi de gitmek istediğimiz sound aralığını keşfettik.

 

 

İkinci teklinizden beri Sony Music Türkiye ile çalışıyorsunuz. Firma ile yollarınız nasıl kesişti? Bu bağlamda Sony Music Türkiye’nin Alternatif tınılara olan desteğini kendi açınızdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

Huner: Çok güzel bir hikayesi var. Geçtiğimiz yıl Kadıköy’de bir kafede dizüstü bilgisayarımı açmış, çalışıyordum. Tam sağımda The Away Days’ten Sezer ve Can oturuyordu. Ben daha önceden konserde de dinlemiştim onları, müziklerini de yakından takip ediyordum. Sonrasında tanışıp, yaklaşık bir saat boyunca çok keyifli bir sohbete giriştik… O sırada “Kadıköy Rıhtımı”nın masteringi yurtdışından gelmişti, Sezer dinlemek istedi. Şarkıyı beğenince plak şirketleri üzerine konuşmaya başladık ve bize kendilerinin de bulunduğu Sony Müzik Türkiye’den bahsetti. İletişim kontağı aldık, Sezer de sağ olsun referans olmuştu. Onun üzerine Kadıköy Rıhtımı’nı Sony Music Media etiketiyle çıkardık. Gördüğünüz gibi çok güzel bir tesadüfle Sony ile yollarımız kesişti aslında, sonrasında hem Can hem Sezer’le grupça arkadaş olduk. Sezer NKNA ve Pürtelaş’ın hem kayıt provalarına geldi, hem kayda. Can da klibimizi çekti zaten.

Mert: Klip süreci de bizim için yorucu ama çok eğlenceli bir süreçti. Yapım ekibinden, oyuncu arkadaşlara kadar herkesin müthiş bir emeği vardı. Can sağ olsun, ortaya bizim ülke standartlarının üzerinde, harika bir iş çıktı.

Filip: Biz demoları oluşturduktan sonra Epic İstanbul’un alternatif duruşu ve müziğimizle örtüşmesi bizim de Epic’e yönelmemizde etkili oldu. Bir toplantı talep ettik, demolarımızı dinlettik, kısa sürede anlaştık ve bir araya geldik. Biz Sony ile, özellikle de Epic İstanbul ekibiyle çalışmaktan inanılmaz mutluyuz. Alternatif müziği kesinlikle sonuna kadar destekleyen, hem çok çalışkan hem de kültürel olarak gerçekten çok zengin bir ekip. Yollarımız keşistiği için kendimizi çok şanslı hissediyoruz.

 

 

Teklilerinizdeki kapak tasarımları dikkat çekiyor. Tasarımları genellikle siz mi hayal ediyorsunuz yoksa bu konuda tasarlayan kişilere mi bırakıyorsunuz?

Mert: Her tasarımı tek tek açıklamakta fayda var aslında. “Senin Gibi”nin kapak tasarımını bir arkadaşımız çizmişti. Şarkıyı dinledi, biz istediğimiz temaları söyledik, o da kendince yorumladı. Senin Gibi’nin ruhuyla uyuşan bir kapak tasarımı oldu. Sonrasında Kadıköy Rıhtımı’nın kapak resmi çok değerli fotoğraf sanatçısı arkadaşımız Aslı Çelikel’in imzasını taşıyor. Kendisi bu fotoğrafı Kadıköy Rıhtımı’na ithaf etti. Bizim için de şarkıyla bütünleşen bir artwork oldu.

Ozan: 2020 Yılında yeni logomuzu kullanıyoruz. Sound olarak gittiğimiz değişikliği görsellerle de desteklemeye özen gösteriyoruz. Tasarımlarda en çok önem verdiğimiz şey şarkıyla bütünleşebilmesi  ve sizi şarkılarda sunduğumuz hikayenin içine sokabilmesi. Ne Karanlık Ne Aydınlık kapak tasarımını Epic İstanbul’dan diğer işlerini de çok beğendiğimiz Amaia Otaola yaptı. Kendisinin emeğiyle de minimal ve şarkının elektronik altyapısını yansıtabilecek bir tasarım ortaya çıktı.

Burak: Pürtelaş’ın kapak fotoğrafı da içimize çok sinen ve sahiplendiğimiz bir eser oldu. Takip ettiğimiz fotoğraf sanatçılarından Thang Dai’nin koleksiyonundan bir parça. Gördüğümüz an, Pürtelaş’ın kapak fotoğrafı bu olmalı dedik. Pürtelaş’ın o taze ve enerjik yapısıyla, bahar aylarının getirdiği renklerle ve kendi atmosferiyle birlikte şarkıyla inanılmaz bir uyum yakalıyor bizce.

 

 

İki yıl içinde hep teklilerle ilerlediniz. Bu bilinçli bir tercih miydi yoksa bu şarkıları bir albüm ya da EP gibi bir formatta yayınlama düşüncesi var mıydı?

Filip: 2018’de Senin Gibi’yi tekli olarak yayınlamak yerine 5 şarkılık bir EP ile çıkış yapmayı planlamıştık ancak sonrasında Haluk hocamızın da (ilk prodüktörümüz) yönlendirmesiyle birlikte tekli olarak yayınlama kararı aldık. Bu süre zarfında da diğer şarkılarımızın bazılarını geliştirdik, bazılarını bir süreliğine rafa kaldırdık ve yeni şarkılara odaklandık.

Burak: Şu sıralar biraz daha dinleyicilerimizle buluşmaya ve yeni şarkılar yayınlamaya odaklandık. Bir süre daha teklilerle devam edeceğiz. Tekli ya da albüm, önemli olanın gerçekten içimize sinen, gurur duyacağımız işlerle yola devam etmek bizce. Şu anda özellikle bir albüm hazırlığında değiliz ama ileriki aşamada uzun çalar gibi sürprizlerimiz de olabilir.

 

 

Yaşamış olduğumuz durumların dijital olarak müziğini yayınlayan grup ve sanatçıları biraz daha ön plana attığını görüyoruz, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Huner: Biz de bazen aramızda konuşuyoruz bunları. Örneğin, defalarca kez radyoda ve televizyonda dinlediğimizden, 90ların ya da erken 2000lerin şarkılarının çoğunu hepimiz ezbere biliriz. Fakat, günümüzde Spotify ve YouTube müzik piyasasının döndüğü yer, o yüzden eserlerini digital platformlarda yayınlayan sanatçıların ön planda olması gayet normal geliyor.

Mert: Dünyada müzik dinlemek artık bir amaç olmaktan çıkmış durumda, hatta bir araca dönüşme trendi var. Yani, eskiden gerçekten müzik dinlemek için müzik dinleniyordu, buna özel bir vakit ayrılırdı. Ancak artık (bu tabii ki bizim gözlemimiz) müzik, insanlar başka şeylerle uğraşırken “arkada çalsın” ,böylece de yapılan işe odaklanılsın gözüyle bakıldığı için dijital platformlar kişiye özel çalma listeleri ve “mood” listeleri oluşturuyorlar. Bu da sürekli dijitalleşen dünya üzerinde, dijital platformlardaki müziğe olan ilgiyi artıran bir başka element olarak sayılabilir.

 

Ne Karanlık Ne Aydınlık ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

Ozan: NKNA bizim için bahsettiğimiz gibi dönüm noktası olan bir parça. Tarz olarak gitmek istediğimiz yeri çok iyi anlatıyor. Hem sözler hem de altyapı ve melodiler için dinleyen herkesten çok olumlu geri dönüşler aldık, müzisyen arkadaşlarımızdan da destek gördük.

 

Pürtelaş’ın oluşum süreci nasıl gerçekleşti?

Huner: Pürtelaş’ı evde elektronik bir altyapı üzerine kaydetmiştim. Vokal melodileri yayınladığımız versiyon ile aynıydı ancak şarkı çok daha hareketli bir dans parçasıydı.

Mert: Burak çok yükselmişti şarkıya, bir gün provadan önce oturup düzenlemiş. Burak’ın düzenlemesinin üzerine, biz de kendi tatlarımızı katarak şarkıyı çaldık. İlk provada bile bize çok sağlam bir parça geliyor dedirtti. Bir sonraki provada da Ozan çalmak istediği gitar rifflerini bize gösterdi.

Burak: En başta şarkının girişi tesadüf eseri olmuştu, sonra provada çok sevdik.O intro ile birlikte parça epey bir dönüşüm geçirdi o provada ve şarkıya böyle “epik” bir havayla girelim dedik. Mert de basta harikalar yarattı, farklı ritim ve melodilerle şarkının groove’unu baştan sonra değiştirdi; Filip de yazdığı davul partisyonlarıyla hepimizi inanılmaz gazladı. Günün sonunda görebileceğiniz gibi Pürtelaş da diğer tüm şarkılarımız gibi grubun bir eseri, hepimizin ortak çabası ve hisleriyle oluştu. Şarkının hissiyatı öyle yoğun ki, çaldığımız zaman çok keyif alıyoruz.

 

Pürtelaş ile ilgili nasıl geri dönüşler aldınız?

Filip: Bizi şaşırtan bir derece desteklendik, inanılmazdı gerçekten.Başta yakın çevremiz olmak üzere gerek müzik camiasının, gerek sizler gibi yakından takip ettiğimiz müzik platformlarının çok değerli desteklerini aldık. Dinleyen takipçilerimiz çok güzel yorumlar yaptılar. Özellikle yayınlandığı bu günlerde hayatımızdaki bu buhrandan ötürü dinleyicilere bir nebze moral ve enerji veren bir parça oldu.

Burak: Bizim de isteğimiz gerçekten dinleyiciyi kulaklığını taktığı an dünyayı umursamadığı; yeri geldiğinde sakince salındığı, yeri gelince de enerjisinden keyif aldığı bir şarkı yapmaktı Pürtelaş ile. Bunu başardığımızı görmek gerçekten çok sevindirici oldu.

Huner: Bir de genel olarak Türkçe Rock bizim 90lar ve 2000lerde dinlediğimiz tarzdan çok farklı bir yöne gidiyor. Dinlediğimiz rock şarkıların çoğunda arabesk vokaller ya da oryantal melodiler görüyoruz. Daha genç arkadaşlarımız, Türkçe Rock müziği sanki sadece bu tarzmış gibi görüyorlar. Oysa çok farklı tatlar, renkler bulabileceğiniz, geniş bir alan. Biz Pürtelaş ile Türkçe Rock müziğin bu havasını biraz değiştirerek, 2000’lerin indie ruhunu dreampop bir düzenlemeyle birleştirip Türk rock müziğine yeni bir tat eklemek istedik.

 

 

En son Ne Karanlık Ne Aydınlık’ın akustik versiyonunu yayınladınız. Bir akustik versiyon kaydetmeye nasıl karar verdiniz ve nasıl geri dönüşler aldınız?

Huner: Şarkıların akustik versiyonlarının güzel olabileceğini düşünüyorduk ama denemeye fırsatımız olmamıştı. Karantina döneminde daha fazla vaktimiz olunca deneyelim dedik. Bizce keyifli oldu, çalarken ve dinlerken çok keyif aldık. Çevremizden de güzel dönüşler aldık, akustik paylaşımlara devam etmeyi planlıyoruz.
 

 

2020 içinde yayınlamayı düşündüğünüz tekliler var mı? Bu bağlamda bir albüm ya da EP yayınlamayı düşünüyor musunuz?

Ozan: Bu haberi aslında ilk kez sizinle paylaşıyoruz. Haziran ayında yeni bir parça yayınlayacağız. Bu kez çok daha elektronik bir düzenleme ile geliyoruz, bu ipucunu verebiliriz. Bu teklimiz için, yine bu yıl içinde çıkacak bir Remix EP projemiz var, onun da temellerini oluşturuyoruz. Sonrasında bu EP’yi takip eden teklilerimiz de gelebilir.

Burak: Albüm konusunu konuşmak için şu an biraz erken, bu yıl içinde olabileceğine dair düşüncelerimiz var, ancak bu yıl mı sonrasında mı yayınlarız henüz tam kestiremiyoruz. Ama bu yılın devamında birden fazla şarkı yayınlamayı planladığımızı söyleyebiliriz. Bizi takipte kalın!

Sepya’ya bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum. Pürtelaş’ı tüm dijital platformlarda bulabilirsiniz.

Bu içerik size ne hissettirdi?
ehehe
0
ilginç
0
kalp <3
1
karasızım
0
olamaz!
0
üzücü
0